Sıkça Sorulan Sorular


Bir hücreli bir parazit sebebiyle ortaya çıkan bir enfeksiyondur. Vajina ve idrar yoluna yerleşir ve sıklıkla belirtili bir hastalık tablosuna yol açar. Belirtileri genellikle ilk enfeksiyondan sonraki 20 gün içerisinde sonra ortaya çıkar. Trikomanas, şu belirtilere neden olur: a) Bol miktarda, yeşilimsi sarı, köpüklü, kötü kokulu, bazen kanlı akıntı b) Dış cinsel organlarda tahriş ve duyarlılık, kaşıntı, deride iltihap c) Cinsel ilişki sırasında ağrı d) İdrar yaparken ağrı ya da sık idrara çıkma e) Karın ağrısı Akıntıdan alınan örneğin mikroskop altında incelenmesinde hareketli parazitlerin görülmesiyle birkaç dakika içinde tanı konulabilir. Tedavisi uygun antibiyotiklerle mümkündür. Partnerin de mutlaka tedavisi gereklidir.

Riskli olduğunu düşündüğünüz davranışınız sonrasında test yaptırmanız gerekir. HIV’in belirlenebilmesi için riskli davranış üzerinden belli bir sürenin geçmesi gerekmektedir (pencere dönemi). Güvenli olmayan ya da şüpheli bir davranış sonrası en erken 28, en geç 90 gün içinde ilgili sağlık kuruluşuna gidip test yaptırmalısınız! Test yaptırmadan önce ve test sonrasında mutlaka konu ile ilgili danışmanlık almalısınız! Test ve danışmanlık sürecinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi amacıyla konu hakkında uzman bir hekime başvurmalısınız. Test sonucunuz pozitif çıkarsa, mutlaka ilgili hekim desteği ile tedavinize başlamalı ve tedavinizi aksatmadan devam ettirmelisiniz. Tedavinizi aksatmanız halinde, HIV bağışıklık sisteminize daha fazla zarar verme imkanı bulacaktır.

Sifiliz, Treponema Pallidum adı verilen bir bakterinin yol açtığı CYAE’dir. Tedavi edilmez ise, tüm vücuda yayılma riski bulunmaktadır. 3 evrede vücuda etki eder. Bakterinin yol açtığı yaralara (şankr) temas ile bulaşır. Bu yaralar dış genital organlar, vajina, makat, rektum, ağız ve dudaklarda görülebilir. İlk Evre: Bakteri vücuda girdikten sonraki 3 hafta içerisinde şikayetler ortaya çıkar. En bilinen belirtisi olan şankrdır (genelde genital bölgede ortaya çıkan; ancak vücudun diğer bölgelerinde de zaman zaman görülebilir akıntısız, sert ve ağrısız lezyon). Lezyonlar 1,5 ay sonra ortadan kaybolabilir ancak bir süre sonra lenf bezlerinde büyüme saptanabilir. Şankrlar kendiliğinden kaybolabilir; fakat ikinci evreye geçmemesi için tedavi edilmesi şarttır. İkinci Evre: Bu evrede bakteri vücuda yayılır. Avuç içlerinde ve ayak tabanlarında yaygın bir şekilde döküntüler oluşmaya başlar. En başta ortaya çıkan lezyonun iyileşmesinden birkaç hafta sonra meydana gelen ve genellikle kaşıntılı olmayan bu döküntüler, gövdeye ve tüm vücuda yayılmaya başlar. Bazı kişilerde hastalığın bu evresinde, kas ağrıları, ateş ve boğaz ağrısı yaşanabilmektedir ve lenf düğümlerinde şişkinlik de meydana gelebilmektedir. Belirtileri kas ve eklem ağrıları, yüksek ateş, baş ağrısı, vücutta döküntü (içi sıvı dolu kabarcık halinde görülebilir) ve kemik ağrısıdır. Tedavi edilmezse bir sonraki evreye ilerler. Geç/Sessiz Evre: Bu dönemde, hastalığın belirtileri olmasa da, yapılan testler sonucu hastalığın pozitif olduğu görülür ve aktarıcıdır. Birçok organı etkileyen bu bakteri hala vücutta olduğundan 5 – 15 yıl kadar sürebilir. Bu evrede kas hareketlerinin koordinasyonunda güçlük, felç, hissizlik, körlük, ruhsal bozukluklar görülebilir. Sfiliz ile enfekte olanların bir kısmı yeterli tedavi görmedikleri takdirde, hastalığın üçüncü (geç) evresini yaşamaktadır. Bu evrede beyin, sinirler, gözler, kalp, damarlar, karaciğer, kemik ve eklemler hasar görebilmektedir. Bu sorunlar, hastalığın birincil evresinden (tedavi edilmez ise) yıllar sonra meydana gelebilmektedir. Sifiliz teşhisi konan kişilerin tedavileri tamamlanana dek cinsel ilişkiye girmemeleri gerekir. Birinci evredeki hastaların ilk 3 ay boyunca, ikinci evredekilerin son 1 yıl boyunca cinsel ilişkiye girdikleri partnerleri risk altındadır. Bu kişiler acilen bir sağlık kuruluşuna başvurmalı, kendilerinden kan örneği alınmalı ve sonuç pozitif ise tedavilerine acilen başlanmalıdır. Sifiliz antibiyotik ile tedavi edilebilmektedir. Tedaviden sonra tekrar enfekte olunabilir; dolayısıyla bağışıklık sağlamaz. Tedavi enfeksiyonun verdiği zararları geri alamayabilir. Cinsel olarak aktifseniz, erkeklerle cinsel ilişkiye giren bir erkekseniz, HIV’le yaşıyorsanız, Sifiliz’le yaşayan bir partneriniz varsa düzenli olarak test yaptırmalısınız.

PEP (post-exposure prophylaxis), riskli davranış sonrası korunmanın bir aracı olarak kullanılan ilaçlardır. Yalnızca acil durumlar sonrası kullanılması tavsiye edilen PeP, HIV’e maruz kalınma ihtimali söz konusu olduğunda (kondom yırtılması, cinsel saldırı vb.) 72 saat içinde alınabilmektedir ve 28 gün kullanılmalıdır. Şüpheli/riskli davranış sonrasında eğer hücreler HIV ile enfekte olmuşsa, PeP HIV’in kendini kopyalamasını ve yayılmasını önlemeye yardımcı olur. Türkiye’de sadece sağlık çalışanlarına yönelik olarak mesleki maruziyet nedeniyle ücretsiz reçete edilebilmektedir. PREP (pre-exposure prophylaxis) ise riskli temas öncesi kullanılabilen bir önleme yöntemidir. HIV ile temas riskli yüksek olan kişilerin cinsel ilişki ya da enjektör paylaşımı yoluyla HIV bulaşını önlemek üzere kullanabilecekleri bir korunma yöntemidir. PREP doktorunuzun önerdiği şekilde kullanıldığında cinsel ilişki yoluyla aktarımı %99 oranında önleyebilir. PEP ve PREP, gebeliği ve diğer cinsel yolla aktarılan enfeksiyonları (CYAE) önlemede etkili değildir. İstenmeyen gebeliklerden ve CYAE’lerden korunmanın bilinen en etkili yolu kondom kullanmaktır.

Cinsel yolla aktarılan enfeksiyonlar ve istenmeyen gebeliğe karşı bilinen en etkili korunma yöntemi kondomdur. İki tür kondom bulunmaktadır: a) Penis kondomu b) Vajina/Dahili kondom Piyasada daha çok bulunan penis kondomu, en bilinen kondom türüdür. Cinsel eşlerin daha yoğunlukla kullandığı penis kondomu, daha ucuzdur ve daha erişilebilirdir. Vajina kondomu/dahili kondom ise, penis kondomuna kıyasla daha az bilinmektedir. Piyasada az bulunur ve pahalıdır. Ancak, fonksiyonu itibarı ile son derece kullanışlı ve faydalıdır. Vajina kondomu poliüretandan yapılmıştır. Son dönemlerde bazı firmalar, lateks kullanarak da vajina kondomu üretmektedir. Heteroseksüel bir ilişki esnasında, erkek partnerin menisinin kadının vajinasına dökülmesini ve böylece yumurta hücresinin döllenmesini engeller. Aynı zamanda, CYAE’lere karşı da etkili bir koruyucudur.

CYAE’ler arasında en sık görülen bakteri kaynaklı bir diğer enfeksiyondur. Bakteri idrar yoluna ve rahim boynuna yerleşir. Dış etkenlere dirençli bir bakteridir. İlk belirtiler genellikle ilk 2 hafta içerisinde ortaya çıkar. Tamamen belirtisiz de seyredebilir. Anal ilişki söz konusu ise, enfeksiyon dışkı kanalında gelişebilir. Anüs bölgesinde ağrı ve akıntı oluşabilir. Belli başlı belirtileri şunlardır: a) Beyazımsı - sarı renkte vajinal akıntı b) İdrar yaparken ağrı, yanma c) Anüs bölgesinde ağrı ve akıntı d) Sık idrar yapma isteği e) Cinsel ilişki sırasında ağrı f) Cinsel ilişki sırasında kanama g) Alt karın bölgesinde ve kasıklarda ağrı h) İdrar yolunda hafif sızlama hissi, birkaç saat sonra idrar yaparken şiddetli ağrı i) Penisten beyaz, gri veya şeffaf görünümlü akıntı Tedavide kullanılan antibiyotikler hasta tarafından düzenli ve doğru alınırsa %95 etkili olabilir. Enfekte kişinin son 6 ay içindeki cinsel partnerleri de sorgulanıp test edilmeli ve ihtiyaç durumunda tedaviye alınmalıdır.

Human Papilloma Virus (HPV) adı verilen bir virüsün vücuda girmesinden sonraki 3 ay içerisinde ortaya çıkan enfeksiyondur. HPV deri ve mukozalarda iyi huylu siğiller oluşturur; ancak bazı durumlarda ilerleyici kansere de neden olabilir. Virüs vücuda alındıktan sonra birkaç aydan birkaç yıla kadar belirti göstermeyebilir fakat bu süreçte kişi aktarıcıdır. Virüs penis üzerine, genital bölgeye, dış cinsel organlara, anüse veya rahim ağzına yerleşir. Daha çok genç kadın ve erkeklerde görülmekte, kadınlarda yaşla birlikte görülme sıklığı azalmaktadır. Doğrudan temas ile aktarılır. Kondomun örtmediği bölgelerde de bulaş mümkün olabileceği için kondom her zaman işe yaramayabilir. Hastalık ilk olarak deriden kabarık, ağrısız bir sivilce şeklinde ortaya çıkar. Bu kabarcıklar, uzun yıllar boyunca kalıcı olabilir ve zaman içinde karnıbahar görünümünü alabilirler. Dış cinsel organlarda ortaya çıkan siğillerin aktarıcılık ve estetik görünüm dışında bir zararı olmamakla birlikte; rahim ağzına yerleşen virüs rahim ağzı kanserine neden olur. Virüsü vücuttan atacak etkin bir tedavi yöntemi yoktur. Dondurma veya yakma gibi işlemler ile kabarcıklar ortadan kaldırılabilir. Ancak bağışıklık sisteminin durumuna bağlı olarak enfeksiyon sonraki aşamalarda kendini tekrarlayabilir. 100’den fazla türü bulunan HPV’nin en sık kansere neden olan HPV16 ve HPV18 türlerine karşı korunmak için HPV aşısı yaptırılmalıdır.

HIV, Human Immunodeficiency Virus ifadesinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. Türkçesi İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü’dür. HIV, varlığını sürdürebilmek için vücudunuzdaki sağlıklı bir hücreye ihtiyaç duymaktadır. HIV’in hedef aldığı hücrelerse, normalde insan vücudunun bağışıklık sistemi içinde yer alan ve hastalıklara karşı vücudu koruyan hücrelerdir. HIV, hedef aldığı bu hücreleri çeşitli aşamalarla istila eder, hücrenin yönetimini ele geçirir, hücre içinde kendi kopyalarını yaratır ve en sonunda da hücrenin ölümüne sebep verir. Hücrenin ölümünden sonra, oluşturulmuş kopyalar tekrar başka sağlıklı hücrelere yapışır ve bu böyle devam eder. Bu döngü içinde, bir yandan HIV kendini kopyalayıp çoğalırken, diğer taraftan da vücudun bağışıklık sistemini oluşturan hücreler gittikçe azalmaktadır. HIV tedavisinin genel prensibi, virüsün bu anlatılan işleyişindeki basamaklardan birini engellemek ve böylece bağışıklık sistemini korumaktır. Eğer gerekli tedavi uygulanmıyorsa, bir noktadan sonra bağışıklık sistemi işlevini kaybedecek ve sağlıklı bir insan için kolaylıkla atlatılabilecek hastalıklar, hayatı tehdit edecek hale gelebilecektir. HIV ile enfekte olan kişilere HIV pozitif (HIV+) veya HIV ile yaşayan kişi adı verilir. AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu) ise HIV tedavi edilmediği taktirde ortaya çıkan ve vücudun fırsatçı enfeksiyonlara karşı savunmasız durumda olduğu bir hastalıklar tablosudur. AIDS, gerekli ilaçlarla kontrol altına alınabilmekte ve AIDS’le yaşayan kişiler tekrar HIV pozitif aşamaya dönebilmektedirler.

HIV’in aktarım yolları ile ilgili doğru bilgiye sahip olmak önemlidir. Toplum içerisinde HIV’in nasıl aktarıldığına dair çokça yanlış bilgi bulunmaktadır. Bu yanlış bilgiler, HIV ile yaşayanlara karşı önyargıların artmasına ve bu kişilerin damgalanmasına ve ayrımcı muameleler ile karşılaşmasına sebep olmaktadır. Öpüşmekle ve tokalaşmak ile aktarılmaz! Aynı tabaktan yemek yemek ile aktarılmaz! Aynı bardaktan su içmekle aktarılmaz! Sivrisinek gibi canlılar ile aktarılmaz! Aynı odada bulunmakla aktarılmaz! Yan yana durmakla ve konuşmakla aktarılmaz! Aynı tuvaleti kullanmakla aktarılmaz! Aynı yüzme havuzunu kullanmakla aktarılmaz!

HIV vücuda giriş yaptıktan sonraki 1-6 hafta erken dönem belirtilerin ortaya çıktığı Erken Semptomatik Dönem’dir. Kişinin bu dönemde aktarıcılığı yüksektir. HIV’e özgü olmayan ve değişkenlik gösteren bu belirtiler şöyle sıralanabilir: Yüksek ateş, lenf bezlerinde büyüme, boğazda iltihaplanma, vücutta döküntü (genelde yüz ve gövdede), kas ve eklem ağrısı, ishal, baş ağrısı, bulantı ve kusma, kilo kaybı, genital bölgelerle yaralar vb. HIV’le yaşayan kişiler ortalama 7-10 yıl belirti göstermeyebilir. Bu döneme Asemptomatik Dönem adı verilir. Bu dönemde aktarıcılık devam eder. Hiç tedavi almayan kişiler AIDS evresi olarak bilinen evreye geçtiklerinde bağışıklık sistemleri ciddi şekilde tahrip olmuş olur ve çeşitli enfeksiyonlar ve kanser türlerine karşı dirençlerini yitirirler.

Genital Uçuk Enfeksiyonu da denen Genital Herpes Enfeksiyonu’na “herpes simpleks virüsü” (HSV) sebep olur. Herpes, HSV virüsüne sahip olan biriyle gerçekleştirilen oral, vajinal ya da anal cinsel ilişki yoluyla aktarılır. Virüsün vücuda girmesinden sonraki bir hafta içerisinde hastada kas ağrısı, baş ağrısı, halsizlik, yüksek ateş gibi nezle benzeri belirtiler ortaya çıkabilir. Genital bölge veya anüs çevresinde içi berrak veya bulanık sıvı içeren kabarcıklar veya ülser/yara görülebilir. Çoğunlukla belirtisiz ya da hafif belirtili olduğu için kişiler enfekte olduğunun farkına varamayabilir. Belirti göstermeyen kişinin de aktarıcı olacağı unutulmamalıdır. Dudak uçuğu olan kişiyle gerçekleştirilen oral cinsel ilişki de genital uçuğa neden olabilir. Kondom, korunmada etkili bir yöntemdir fakat kondomun kapatmadığı deri yüzeyinde de uçuk görülebileceği unutulmamalıdır. Genital uçuk, yaralara neden olabileceği için HIV riskini artırmaktadır. Antiviral adı verilen tedavi ile kabarıklıklar önlenebilir, atak sayıları ve şiddeti azaltılabilir fakat virüs vücuttan tamamen uzaklaştırılamaz. Genital herpes, tekrarlayabilen bir enfeksiyondur. Aktif belirtilerin olduğu dönemlerde bulaş riski yüksektir.

Virüs, enfekte kişilerin cinsel sıvısı, teri, kanı, tükürüğü, sütü, idrar ve gözyaşında bulunabilir. Hepatit B, kan, cinsel sıvılar ve diğer vücut sıvıları ile temas yoluyla aktarılabilir. Kuluçka süresi 2-6 ay arasında değişmekle birlikte kişilerin %75-80’inde belirti göstermeyebilir. En sık görülen belirtiler ise aşırı halsizlik ve yorgunluk, iştah kaybı, bulantı, kusma, deride ve göz aklarında sararma, idrar renginde koyulaşma, karın ağrısı ve karaciğer bölgesinde hassasiyet olarak sıralanabilir. Virüs, olumsuz koşullara dirençlidir. Dolayısıyla, bulaşma riski çok yüksektir. Kronik akciğer iltihabına, kansere ve siroza sebep olabilir. Tedavisi mümkündür. En etkin korunma yolu aşıdır.

Etkeni Neisseria gonorrhoeae adlı bakteri olan gonore, idrar yoluna veya rahim boynuna yerleşir ve bu bölgelerde iltihaplanmaya neden olur. Ayrıca ağız, boğaz, göz ve anüs bölgelerinde de görülebilir. Kuluçka süresi 2 – 5 gün arasındadır. En fazla bir hafta içerisinde belirtileri ortaya çıkar. Belirtileri şu şekildedir: a) Penis, vajina ya da makattan sarı – yeşil, bazen kokulu, bol miktarda akıntı b) İdrar yaparken acı ve yanma hissi ile ağrı c) Sık idrar yapma isteği d) Regl dönemleri arasında kanamalar e) Cinsel ilişki sırasında ağrı f) Kronik kasık ağrısı g) Boğaz ağrısı Anal ilişki sonucunda dışkı kanalında gonore gelişebilir. Hastalık makat çevresinde ağrı ve akıntı ile seyreder. Bu bölge kızarık ve duyarlıdır. Enfekte olan bir kişiyle oral (ağız) seks sonucunda boğazda da gonore meydana gelebilir. Bu durum bazen boğaz ağrısı ve yutma güçlüğüne neden olur. Gonore kan dolaşımıyla vücudun başka bölgelerine, özellikle deri ve eklemlere de yayılabilir. Antibiyotik ile tedavi edilir. Tedavi edilmese bile birkaç hafta içinde yakınmalar kendiliğinden gerileyebilir. Ancak bu koşullarda hastalık kronik hale gelebilir. Enfeksiyon kan veya eklemlere yayılarak ağır, yaşamı tehdit eden enfeksiyonlara kadar ilerleyebilir.

​​​​​​​ Kondom paketini elinize alın ve son kullanma tarihini kontrol edin. Eğer son kullanma tarihi geçmemiş ise, kondomu kullanabilirsiniz. Kondom paketinin delinmemiş ve yırtılmamış olduğuna dikkat edin. Kondom paketini dişinizle veya tırnağınızla zarar verecek şekilde açmayın. Kondomun yırtılmamasına özen gösterin. Kondomu paketten çıkardıktan sonra hangi yöne doğru sarıldığını kontrol edin. Sizin veya partnerinizin penisi sertleştiğinde kondomu takın. Kondomu takarken, baş bölgesindeki çıkıntıyı iki parmağınızın arasına alarak sıkın ve içinde hava kalmamasını sağlayın. Kondomu parmaklarınızla ucundan tutarken, diğer elinizle aşağı doğru yuvarlayın. İhtiyaç halinde, kondomu taktıktan sonra, üzerine su bazlı kayganlaştırıcı sürebilirsiniz. Kondomu takmadan önce sizin veya partnerinizin penisine kayganlaştırıcı sürmeyin. Boşaldıktan sonra, penis sertliğini kaybetmeden, mümkünse bir kağıt mendil yardımı ile kondomu çıkartın. Kondomu çıkarırken, partnerinize temas etmemeye ve meninin dökülmemesine dikkat edin. Kondomu çıkardıktan sonra mutlaka çöp kutusuna atın. Kullanılmış olan kondomu bir daha asla kullanmayın. Kondomu klozet veya tuvalet çukuruna atmayın.

Kondomlarınızı doğrudan güneş ışığı veya oda ışığı altında bırakmayın! Kondomlarınızı nemli olmayan ve yüksek sıcaklıkta olmayan ortamlarda saklayın! İki kondomu üst üste takmak doğru bir kullanım değildir! Bu tür bir kullanım, sizi daha iyi korumaz; aksine iki kondomun sürtünmesi sonucu yırtılmalar oluşabilir ve bu durum da cinsel yolla aktarılan enfeksiyonların vücudunuza rahatlıkla girmesine sebep olur. Kondom ile birlikte kayganlaştırıcı kullanmanız önemlidir. Özellikle anal ve vajinal ilişkilerde su ya da silikon bazlı kayganlaştırıcı kullanımı, anal veya vajinal bölgedeki kuruluk sebebiyle oluşabilecek yırtılma veya tahrişleri önleyecektir. Yağ, vazelin ya da cilt kremi gibi ürünler lastiğin bozulup yırtılmasına sebep olur. Oral ilişki esnasında kondom kullanmanızı öneririz. Lütfen son kullanım tarihi geçmiş kondomları kullanmayın! Cinsel ilişkilerinizde kondom kullansanız dahi, gerekli aralıklarla ilgili sağlık kuruluşlarında testlerinizi yaptırın!

Dünya Sağlık Örgütü, cinsel yolla aktarılan enfeksiyonları şu şekilde tanımlamaktadır: İnsanlar arası, kişiden kişiye cinsel ilişki yoluyla aktarılan enfeksiyonlara cinsel yolla aktarılan enfeksiyonlar (CYAE) denir. Cinsel yolla aktarılan 30’dan fazla bakteri, virüs ve parazit bilinmektedir. Dünya genelinde her gün yaklaşık 1 milyon CYAE aktarımı gerçekleşmektedir. CYAE’lerin büyük çoğunluğu hiçbir belirti göstermez ya da çok hafif semptomlar gösterirler. Herpes, sifiliz gibi bazı CYAE türlerinin HIV riskini 3 kattan fazla artırdığı bilinmektedir. CYAE’ler baskın olarak vajinal, anal ve oral seks yoluyla aktarılmakla birlikte bazı türleri kan ve kan ürünleri yoluyla da aktarılabilmektedir. Sifiliz, Hepatit B, HIV, Klamidya, Gonore, HPV gibi pek çok CYAE türü anneden çocuğa hamilelik veya doğum esnasında geçebilir.

Cinsel yolla aktarılan enfeksiyonlar şu yollarla aktarılır: Korunmasız cinsel ilişki (anal, oral ve vajinal), Meni, Vajinal sıvı, Kan veya kan ürünleri, Enjektör ve jilet gibi araçların ortak kullanımı, Anneden bebeğe gebelik, doğum veya emzirme esnasında. Cinsel yolla aktarılan enfeksiyonların bazı önemli belirtileri şunlardır: Genital, oral veya rektal (anüs) bölgede şişlik, kızarık, yara ve kaşıntılar, İdrar yaparken acı veya yanma, Peniste, vajinada veya anüste akıntı, Vajinada (regl dönemi haricinde) ve anüste kanama, Kasıklarda veya yakın vücut bölgelerinde ağrılı ve şişmiş lenf düğümleri, Alt karın ağrısı, Renkli ve kötü kokulu akıntı, Ağrılı cinsel ilişki, Ateş. UNUTMAYIN! Vakaların üçte ikisinde şikayet ortaya çıkmayabilir! Dolayısıyla düzenli aralıklarla testlerin yaptırılması önemlidir! Cinsel yolla aktarılan enfeksiyonlar tedavi edilmezse, şu sonuçlar ortaya çıkabilir: a) Kişinin yaşam ve sağlık kalitesi düşer. b) Kişilerin vücutlarının çeşitli bölgelerinde kronik ağrılar ve akıntılar ortaya çıkabilir. c) Kişilerin kısır olma ihtimali artabilir. d) Kişiler kansere yakalanabilir. e) Sistemik enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. f) Psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir. g) Kişilerin çalışma yaşamı sınırlanabilir. h) HIV’le yaşayan kişiler AIDS evresine geçebilir.

HIV’in aktarım yolları kesindir ve bu yollar dışında aktarım ihtimali yoktur. Vücut Sıvıları/ Cinsel Sıvılar: HIV pozitif kişi ile korunmasız (kondom kullanmadan) cinsel ilişki Enfekte kan ve kan ürünleri Ortak kullanılan ve HIV ile enfekte enjektör HIV pozitif anneden bebeğe gebelik döneminde, doğum sırasında veya emzirme yolu ile.